İnsan vahşi, bencil, ikiyüzlü ve dünyadaki en tehlikeli varlık. Kendi varlığına ve diğer tüm varlıklara zarar verme potansiyeli en yüksek canlı. Sanırım bunun için de insanın yaşamını düzenlemeye çalışan ve hatta zorlayan, zararı kısmi olarak azaltmaya çalışan devletin kurumları ve uluslararası organizasyonlar var. Birde inançlar var elbet aynı işi yapan ama kimi zaman yine otorite elinde tam tersine de neden olabilecek şekilde de kullanılabiliyor. Bu kurumların ve dinin yaptırımları karşısına yani Otoritenin karşısına ise bireyin ahlakını koymak mümkün. Bahsettiğim bireysel ahlak bize öğretilen otoritenin kuralları; hukuk, din veya toplumsal kurallar ile ilgili değil. Bir kişinin başkası veya kendi var oluşuna zarar vermemesi üzerine kurulu içsel bir durum. Yaşamı olumlayan ve otoritenin veya toplumsal ahlakın söylemi ile kimi zaman çelişen bireysel ahlak, aramızda vicdan kelimesi ile anlatmaya çalıştığımız fakat anlamı sürekli zihinlerde eksik kalan ve toplumsal söylemlerden, ideolojilerden ötürü karmaşıklaşan bir şey.
Bireysel ahlakın gelişmediği yerlerde insan ilişkileri otoritenin kurumları tarafından yönetilir. Özellikle devlet ve onun düzenlemeleri insan ilişkileri açısından dikkat çekicidir. Peki otorite ortadan kalkarsa ne olur? Aslında bunun yanıtı insanın tarihinin her döneminde karşımıza çıkıyor. Bu gün Suriye’de birbirleri ile 10 sene önce gül gibi yaşayan insanların şuan ırksal veya dini nedenler ile birbirlerinin kafalarını kesmesi bireysel ahlakın gelişmediğini ve otoritenin ortadan kalkması ile bireysel ahlakı olmayan insanın her şeyi yapabileceğini göstermektedir. Örneğin Bu gün mahallenizdeki bakkal Osman amcanın bireysel ahlakı olmadığını düşünüyorsanız bulunduğunuz yerde otorite kaybolunca otoritenin kurallarına harfiyen uyan Osman Amcanın bir yaratığa dönüştüğünü, kafa kesebileceğini, tecavüz edebileceğini vb. şeylere tanık olabilirsiniz.
Yönetmen Wladyslaw Pasikowski, Hasat sonrası isimli filmi İkinci Dünya Savaşı sırasında polonya kırsalında meydana gelen bir olayı anlatıyor. Film günümüzde geçiyor ve Polonyanın geçmişini bu günden bakarak sorguluyor ve inanılmaz eleştirel bir perspektiften bize yine insanı gösteriyor. Tekrar otorite gelince insan gibi davranma sürecinin başladığını ama aslında bireysel ahlakın gelişmemesiyle insanın beklemede olan bir vahşi canlı olduğunu anlatıyor. Otorite varken insan gibi gözükenlerin otorite gidince nasıl da hiç bir canlının yapamayacağı şeyleri yaptığını gözler önüne seriyor.
Polonyada fazlasıyla tepki toplayan film Yahudilerin Polonya kırsalında 2. dünya savaşında yaşadıkları ile ilgili. Fİlm sitelerinin bazılarında Yahudi propagandası olarak gösterilmesine rağmen, aklı başında izleyici bunun böyle olmadığını ve tam tersine insani bir durumun filmde işlendiğini görecek ve ayrıca konunun sadece Polonya ile ilgili olmadığını tüm insanlığı kapsadığını anlayacaktır. Ayrıca Suriye mevzusu düşünüldüğünde bu durumun 2. Dünya Savaşı ile son bulmadığı ve insanın otoriteler kaybolunca çok daha tehlikeli bir varlık olduğunu ve bireysel ahlakla ilgilisinin olduğu anlaşılacaktır.
Yönetmenin görüntü düzenlemeleri ise filmin konusunun etkisini yükseltecek düzeyde başarılı, dramatik etkinin ses ve müzik unsurları ile ustaca arttırıldığına tanık olacaksınız. Oyunculuk ise 10 üzerinden 9’u hak ediyor.
Gerilim ve trajedinin bir aradalığı ile karşımıza çıkan Wladyslaw Pasikowski’nin yönettiği “Hasat sonrası (Aftermath – Poklosie)” İMDB’den 7,3 Puan almış
Sürpriz senoryoları sevenlerin özellikle ilgisini çekeceğini düşündüğüm bu filmi saygılarımla gerçek sinema izleyicisine öneririm.
Reblogged this on selcukulutas sinema.
BeğenBeğen